Finlandiya'ya varış: Vantaa havalimanına vardım. Güzel bir havalimanı. Polis
kontrolünden geçtikten sonra artık ülkedeydim. Polisler gayet cool moddaydı.
Bana bölümümü sordu ve geçtim. İngilizceleri de çok iyiydi ve az nüfusa rağmen
gişeleri doluydu.
Bana Lahti'ye gitmem için 2 yol tavsiye edildi. Biri otobüs
diğer tren. Ben treni deneyeyim dedim. Ancak yanımda 20 kg valiz (ki tekerleği
kırıldı) ve 8 kg kabin valizi, sırt çantası ve kol çantam vardı. Neyse,
T1 ve T2 işaretlerini görüyorsunuz. T1 ile trene T2 ile
otobüse gidiyorsunuz, ya da tam tersi sanırım. Her şey otomatik. Ben tavsiye
üzerine VR trenini kullandım. Vantaa'dan (helsinki airport da deniliyor)
Tikkurila'ya gidiyorsunuz. Tikkurila'da inip peron değiştirip Lahti'ye giden
trene biniyorsunuz. Fiyat 15 euro. Tikkurila'da inmezseniz eğer direkt Helsinki
merkeze gidersiniz. Tikkurila'da peron değiştirmeniz gerek. Sorarak peron değişimini yapın. Bilet resimdeki gibi.
Ben ne yaptım peki? Sırt çantamı trende unuttum! Tikkurila'da
hayatımın paniğini yaşadım. Önce nerde kaybettiğimi hatırlamadım. Çantamda evet
para vardı ancak paradan daha önemli üniversite evraklarım vardı.
Tikkurila'daki görevliler valizimi taşımama kadar bana inanılmaz yardımcı oldu.
Ülkemdeki kötü güle güle'den sonra gördüğüm insanlık paha biçilemezdi. Sadece
görevliler değil, çevredeki insanlarda valizim konusunda yardımcı oldular.
Havaalanına ve Tikkurila'ya haber verdiler. Maalesef oradan ses çıkmadı. Bunun
üzerine bana Tikkurila'ya geldiğim trenin Helsinki'ye gittiğini ve çantami
oradan sormam gerektiğini söylediler. Tek şansım kaldı ve Helsinki’ye gittim.
Görevli kadına durumu anlattım. Biraz beni zorladı ancak sonra üniversite
evrakları deyince vicdana geldi ve detaylı sordurttu. Ve çantamı bana getirdi
:) Artık orada ağladım, yalan yok. Bunun üzerinde Helsinki’den tekrar lahtiye
direkt gitmem için bana daha önce kimsenin görmediği genel bir bilet kesti.
13.50 euro ve 2 saat boyunca sınırsız trenlere biniş. Sanırım acıdı bana.
Trene bindim. Kendimce (Türk mantığı) oturdum boş koltuğa. 20
yaşlarında genç çocuk geldi" burası benim yerim" dedi. Haliyle bozuldu beni
görünce. Baktı turistim ve ben kadar valiz var etrafımda ben de dilimin
döndüğünce sistemi bilmediğimi ve biletimi göstererek başıma gelenleri
özetledim. Neyse çocuk için valizleri indirdim kaldırdım ve boş alana geçerek
ayakta bekledim. Çocuk dayanamadı bana yerini verdi. “Sen nerde oturacaksın?”
dedim, “Ben basımın çaresine bakarım” dedi. Peki dedim. Sonra bir baktım
dışarıda ayakta bekliyor. Ona yer açtım ve ikimiz oturduk. Çocuk hayatının şokunu
yaşadı olanları anlattığımda. “Nasıl yani? Şimdi sen Helsinki’ye gittin ve
şimdi buradan bunlarla lahtiye mi gidiyorsun?” dedi. Evet dedim. 2 saat süreli
biletimi gösterdim. “İlk kez böyle bilet görüyorum” dedi. Çocuğun bir tarafı
Fin bir tarafı Rusmuş. St. Petersburg'lu. Fin edebiyatı okuyor ve Rusça ve
Finceden çeviri yapıyor. Neyse bu arada şükür trende bedava internet vardı.
Çocuğun yaşadığım talihsizliklere inanacağı bir olay daha yaşadık.
Lahti bana “tutor” yani ortama adapte olmamda yardımcı olacak
bir gönüllü ayarladı. İsmi Sami. Sami ile mesajlaşıyordum Rus çocukla
konuşurken. Ve Sami bana odama hala mobilya ve yatağın gelmediğini yazdı. Sami
çantamı vs kaybettiğimi biliyordu çünkü zavallım karşılamak için beni
bekliyordu. Sami zaten mesaja şansızlığına inanmıyorum diye başladı ve odanın
durumunu özetledi. Umarım sen gelene kadar yatağın gelir dedi. Bunun üzerine
yanımdaki Rus çocuğa Sami’nin mesajını okuttum. Çocuk gülmeye başladı.
Neyse şükür Lahti’ye geldim. Sami ile karşılaştık. Oradan
taksiyle mesafe ne kadar yakın olsa da odama geldim. Ve yatak yoktu :) İlk gece yerde yattım ancak şükür dedim. Sonunda başımı sokacak yer bulmuştum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder